Sultanbeyli

Sultanbeyli, İstanbul ilinin bir ilçesidir. İlin Anadolu yakasında yer alır. Sultanbeyli İlçesi güneybatıda Kartal, doğuda Pendik, kuzeybatıda Sancaktepe ilçelerine komşudur. Sultanbeyli adı "Sultanbeyli'nin yeri" olarak bilinirken daha sonra "Sultan Beyliği Çiftliği", "Sultan Beyliği" daha sonra da "Sultanbeyli" olarak kullanılagelmiştir.

0
513

 

Sultanbeyli’nin tarihi çok eski dönemlere kadar uzanmaktadır. Roma ve Bizans İmparatorluğu döneminde, Üsküdar‘dan Gebze‘ye kadar olan bölge Tekfurluk yani mülki idare merkezi olmuştur. Bugün Sultanbeyli ilçesinin sınırları içerisinde bulunan tarihi Aydos kenti ve kalesiyle Sultanbeyli ovası civarındaki yerleşim yerlerinin de dahil olduğu coğrafi bölge, antik çağ ve sonrasında, kavimler yolu üzerinde önemli bir ara istasyon durumundaydı. Stratejik konumu nedeniyle, ortaçağda ve sonrasında uzun bir süre bu merkez olma niteliğini koruyacaktı. Asya-Anadolu tarafıyla, İstanbul-Avrupa arasındaki ana ulaşım yolu (bugünkü Fatih Bulvarı yani tarihi Bağdat Caddesi) bu bölgeden geçtiğinden, bütün askeri ve sivil ulaşım açısından büyük önem taşımaktaydı.

İstanbul ile Anadolu’nun bağlantı yolu üzerinde olması sebebiyle fetihten önce İstanbul’a sefer düzenleyen Türk orduları tarafından öncelikle fethedilmesi gereken bir anahtar konumundaydı. Diğer taraftan Anadolu yönünden savaşa hazırlanan Bizans ordusu bölgede toplanıp konaklıyordu. Bu özelliği fetihten sonra Osmanlı ordusu tarafından kullanılmaya devam etmiştir.

Sultanbeyli 1328 yılında Orhan Gazi‘nin emriyle, Akça Koca, Konur Alp ve Abdurrahman Gazi komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından fethedilmiştir. Bu fetih, tekfur kızının kaleyi teslim etmesi nedeniyle kolaylıkla gerçekleşmiş ve bu hadise erken dönem Osmanlı fütuhatı içerisinde müstesna bir yer teşkil etmiştir. Kale tekfurunun kızı, kale kuşatıldığı günlerde, rüyasında önce İslam peygamberini görme lütfüne erişir. Sonra rüyasında kendisini düştüğü kuyudan kurtaran insanın, Osmanlı akıncılarının başındaki kişi olduğunu fark edince gerçeği kavrar ve onlara bir mektup yazarak kalenin çatışmasız teslimine yardımcı olur. Fetihten sonra da rüyada görmüş olduğu Osmanlı akıncı beyi Gazi Rahman (Abdurrahman Gazi) ile evlenerek Osmanlıların genişleme alanındaki diğer etnik unsurlarla sıhriyet hısımlığı kurmakta gösterdikleri hoşgörülü yaklaşımın bir numunesini göstermiş olacaktır. Bu evlilik gerek Türklerin gerekse Rumların hafızalarında uzun zaman silinmeyen izler bırakmıştır. Bu hadisenin hatıra ve izlerini taşıyan Aydos Kalesi‘nin kalıntıları hala mevcuttur.

Aydos Kalesi, İzmit (Nikomedia) şehrinden (ve kalesinden) batıya doğru gidildiğinde, bu aradaki bölge içerisinde en mühim kaleydi. Kervanların yol güvenliği de dâhil olmak üzere, sonraki dönemlerde iç kale haline gelen Aydos Kalesi’nin, İstanbul’un fethiyle birlikte, bu stratejik önemi azalacaktı.

Abdurrahman Gazi’nin kabri bugün Sultanbeyli ile komşu olan Sancaktepe ilçesi sınırları içerisindedir. Ayrıca Söğüt’te Ertuğrul Gazi Türbesi’nin yanında temsili kabri bulunmaktadır.

Sultanbeyli’deki arazilerin büyük kısmına Padişahın kız kardeşi Cemile Sultan malik iken 22 Şubat 1893 tarihinde bu araziler Osmanlı Devleti’nin Bahriye Nazırı (Denizcilik Bakanı) Hasan Hüsnü Paşa’ya satılmıştır.

Hasan Hüsnü Paşa vefat edince oğlu Hilmi Bey tarafından malik olduğu bu araziler 10 Haziran 1911 tarihli Bakanlar Kurulunun onayı ile Frans Flipson isimli Belçika uyruklu bir şahsa satılmıştır. Millî Mücadeleden sonra ülkemizdeki birçok batılı iş adamı gibi Frans Flipson da İstanbul’dan ayrılmış ve sahip olduğu arazileri satmak istemiştir. Ancak bu arazilerin tapuları ve orman sınırları konusunda çıkan sorunlar nedeniyle arazilerin satış işlemini gerçekleştirememiştir.

Ukrayna’da zulüm ve katliama uğrayıp göç eden Yahudilerden bir kısmına Osmanlı Devleti sahip çıkarak, bunlardan otuz üç aileyi Sultanbeyliği çiftliğinde geçici olarak ikamet ettirdi. Birinci Dünya Savaşı sırasında bu Musevi göçmenler kendi istekleri üzerine Batı Avrupa ve Amerika’ya göç etmişlerdir.

Flipson’un ölümünden sonra varisleri tarafından Sultanbeyli arazileri bugünkü hissedarlara satılmıştır. Ayrıca 1945 yılında Bulgaristan’dan gelen göçmenlerin bir kısmı hükûmetçe 7.500 dönümlük arazi istimlak edilerek Sultanbeyli’ye yerleştirilmiştir.

1957 yılında Sultanbeyli köyünün kurulmasına karar verilmiştir. Köyün kurulmasından sonra köy merkezinde rıza-i taksimle düzenli yerleşim merkezi oluşturuldu. Eski Ankara-İstanbul Yolu köyün içinden geçmekteydi. Köyün kurulmasından sonra bazı hissedarlar hisselerini satmaya başladılar. Orman idaresinin Sultanbeyli’ye tahdit koyması ve idare ile hissedarlar arasındaki davanın devam etmesi sebebiyle bu satışların tapu devri yapılamamıştır. Satışlar önceleri gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile daha sonra Köy İhtiyar Heyetinin tasdik ettiği senetlerle ve en son dönemde de el senetleri ile devam etti.

Sultanbeyli’nin büyük bir yerleşme merkezi haline gelmesi, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü‘nün yapımıyla ilişkilidir. İstanbul Boğazı‘nı bu köprüyle aşan Kınalı-Sakarya Otoyolu’nun yapımı, Sultanbeyli’nin inanılması güç bir gelişme göstermesine yol açtı. 1988’de açılan köprüye ulaşan O-4 Otoyolunun (TEM) Sultanbeyli’den geçmesiyle köy cazip hale gelmiştir. Anadolu’nun çeşitli yörelerinden İstanbul’a yönelen göçün önemli bir bölümü buraya kanalize olurken, kentin diğer kesimlerinde oturanlardan da, Sultanbeyli’ye yerleşen hemşerilerine yakın olmak için burada arsa satın almaya girişen ve buraya yerleşen eski göçmenlerin sayısı bir hayli fazladır.

1985-1990 yılları arasında nüfusu 5 binlerden 80 bin’i aşan Sultanbeyli, hızlı yapılaşma etkinliklerinin neticesinde bugünkü haline ulaşmış oldu. 31 Aralık 1987 tarihinde Sultanbeyli köyünde belediye kurulması kararı alındı. Ancak ilk belediye seçimleri 26 Mart 1989’da yapıldı. Aşırı nüfus artışının yönetsel sorunlara yol açması Sultanbeyli’nin 1992 yılında Kartal’dan ayrılarak ilçe yapılmasıyla sonuçlandı.

Bu kadar gelişime açık ve büyük ilçe cografyası olan Sultanbeyli Kurye servisi vardır.

İstanbul ve Ankara’yı birbirine bağlayan Anadolu Otoyolu (Otoyol 4) ilçenin içerisinden geçmekte ve Sultanbeyli gişeleriyle otoyola giriş çıkış yapılabilmektedir. İstanbul’un birçok ilçesine otobüs ve dolmuş toplu taşıma araçlarıyla ulaşılabilinmektedir. Kuzey-güney doğrultusunda bir hat çizecek şekilde İETT’ye bağlı, ilçe içi ring seferleri düzenlenmektedir. Ayrıca önümüzdeki yıllarda 3 ayrı metro hattı ve 1 adet de ilçe merkeziyle tarihi Aydos Kalesi’ni birbirine bağlayan teleferik hattı yapılması düşünülmektedir.

1957 yılında köy, 1989 yılında belde, 3 Haziran 1992 tarih ve 3806 sayılı kanunla ilçe olmuştur. İstanbul’un Anadolu yakasında yer alır. Yüzölçümü 35 km²’dir. İstanbul’un en yüksek dağı olan 537 rakımlı Aydos Dağı ile Teferrüç Tepesi arasındaki alanı doldurmakta olup O-4 Otoyolu (TEM) ilçenin ortasından geçmektedir.

İlçe güneyde Kartal, batı ve kuzeyde Sancaktepe ilçesine bağlı Abdurrahmangazi ve Paşaköy ile doğuda Pendik İlçesine bağlı Kurtköy ile çevrilidir. Denizden yüksekliği ilçe merkezinde 130 metredir. Kartal ilçesi ile arasında Aydos Tepesi bulunmaktadır. Gölet Parkı ve Sosyal Tesisleri ilçenin nadir yeşil alanlarındandır.

KAynak: